Uluslararası Genç Edebiyatçılar Buluşması münasebetiyle İstanbul’daydım. Buluşma, Kültür ve Turizm Bakanlığının desteğiyle Sancak Medya tarafından düzenlendi ve İstanbul, Bursa, Sakarya, Gaziantep, Konya, Kahramanmaraş ve Mardin’de gerçekleştirildi. Yirmi ülkeden 30 yaş altı genç edebiyatçıları bir araya getiren Kültür ve Turizm Bakanlığı başta olmak üzere devlet büyüklerine ve Sancak Medya’ya bu vesile ile bir kez daha teşekkür ettikten sonra esas değerlendirmeye geçebilirim. Tüm edebiyatçılar gruplara ayrıldı ve illere gönderildi. Ben İstanbul ekibinde olduğumdan değerlendirmem bilhassa İstanbul’da yaşanmış hadiseler hakkındadır.
Sloganı “Genç Olmak Genç Ölmek” olan organizasyonun açılışında bir takım protokol konuşmaları yapıldı, sonrasında bazı genç edebiyatçılar eserlerini seslendirdi. Ben de Hece Dergisinin Ekim 2017 sayısında yayımlanmış “Sana Bana Time Dair” adlı şiirimi okudum. Hiçbir kelimesini anlamamış olmama rağmen İtalyan Şair Alessandro Burbank’ın şiiri kulağımda tatlı bir ritm bıraktı. Eser okumalarından sonra Serdar Tuncer kendi ekibiyle salona geldi ve bir müzik şöleniyle birlikte erken yaşta bu dünyadan göçmüş edebiyatçılardan birkaç eser okudu. Sonrasında toplu fotoğraflar çekildi ve otellere döndük.
Festivaldeki etkinlikler eser okumaları, okul etkinlikleri ve paneller başlıklarıyla gruplanmıştı. İstanbul’da sırasıyla: Çapa Fen Lisesi, Cağaloğlu Anadolu Lisesi, Vefa Lisesi, Pertevniyal Lisesi, Şehremini Anadolu Lisesi, Yedikule Anadolu Lisesi, Çemberlitaş Anadolu Lisesi ve Recep Tayyip Erdoğan Anadolu Lisesi okullarına gidildi. Ben isimlerini saydığım son iki okuldaki etkinliklere iştirak ettim. Sinem Torun ve Makedonyalı yazar Frosina Parmakovska ile birlikte öğrencilerle edebiyat üzerine söyleşiler gerçekleştirdik. Çocukların edebiyata olan ilgileri içimde çoktan sönmüş bazı meş’aleleri yeniden alevlendirdi.
Beyoğlu İnsan Kitabevi’nde moderatörlüğünü İsmail Kılıçarslan’ın yaptığı “Çevrimiçi Edebiyat” başlığı ile bir panel gerçekleştirdik. Haricimdeki panelistler Muhammed Cemal Ünal, Frossina Parmakovska ve Abdullah İlhan idi. İnternetin edebiyata yaptığı etkiler bağlamında verimli bir panel oldu. Panel sonunda edebiyatçılar eserlerini seslendirdi. Bu panel haricinde moderatörlüğünü Furkan Çalışkan’ın yaptığı “Genç Olmak Genç Ölmek” paneli ve yine moderatörlüğünü Aykut Ertuğrul’un yaptığı “Şimdiki Zamanın İzinde Edebiyat” paneli gerçekleştirildi.
Son gece, bazı genç edebiyatçılar İstanbul Üniversitesinde eserlerini okuduktan sonra Alim Qasımov konseri icra edildi. Etkinliğe katılım yoğundu.
Festival genel olarak bende olumlu bir intiba bıraktı. Organizasyon açısından herhangi bir sorun ile karşılaşmadım. Ancak madem şair olarak çağrıldım, elbette festival münasebetiyle edebiyat bağlamında bir takım görüşlerimi de bildireceğim:
Öncelikle İstanbul’da mukim bizden önceki kuşağın böyle kıymetli bir organizasyona iştirak etmemiş olmasını son derece üzücü bulduğumu belirteyim. Macaristan’dan, Bosna’dan, Makedonya’dan Suriye’den, Kazablanka’dan, Portekiz’den, İtalya’dan, Azerbaycan’dan, Irak’tan elhasıl dünyanın birçok ülkesinden genç edebiyatçı ile görüşüp bu coğrafyaları ülkemiz edebiyatına kazandırmak, öz edebiyatımızı bu coğrafyalara tanıtmak hususunda büyük bir fırsatı bir saatlik yola gelmeyerek ellerinin tersi ile ittiler.
Bir diğer husus genç edebiyatçılarımızın yabancı dillerdeki noksanlıklarının gelecek on yıllarda edebiyatımıza yapacağı olumsuz tesiridir. Bir sohbet arasında İtalyan şair Alessandro Burbank’a: Hiç Türk şair biliyor musun, diye sorulmuş. Alessandro da: Bilmiyorum ama bu sizin suçunuz, demiş. Doğru söze ne denir?
Edebiyatımızdaki gayret maatteessüf yetersiz. Daha çok çeviriye ihtiyacımız var. Bu uzun yolda Alilerin, Ayşelerin, Mehmetlerin kıymeti harbiyesi yok, eserlerimizi birilerine çevirtmemiz icap ediyor. Bunu sıcak yataklarımızda yatarak hiçbir surette başaramayacağız. Balkanlardaki bağlarımızdan her fırsatta bahsedip de oralardan gelen üç dört edebiyatçıya kucak açamamış olmak, Suriye’de şiirleri yasaklanmış, bacağında kurşun iziyle dolaşan Mahmoud El-Tawil ile oturup iki bardak çay içememek üzücü değil mi?
Pages Kitap Kahve